Ramazan sevinme ve sevindirme ayıdır. Bizi bu aya kavuşturan rabbimize hamd olsun, çok sevindik. Çocuklar gibiyiz, sahurdan iftara kadar kendimizi tutarken, akşam bir çorbaya seviniriz, bir çaya mutlu oluruz.
Ailecek geçirdiğimiz ramazan günlerine seviniriz. Teşekkür ederiz bize bütün bu güzellikleri bahşedene. Çocukluğumuzdaki ramazanları özleriz, koşa koşa teravihe gidip bütün namazı kıkırdayarak geçirdiğimiz, namaz sonunda uyuya kaldığımız günleri özleriz. Kardeşimle beraber ev ahalisini mutfaktan aldığımız tencere ve tahta kaşıklarla davul yaptığımız geceleri özleriz;
"Ramazan geldi hoş geldi, aileye coş geldi, haydi uyananın artık, sahur vakti geldi."
Kardeşler bu maniyle ellerinde yaptıkları davulla anne, baba ve kardeşlerini kaldırırlar. Onlar için bu tarif edilemez bir sevinçtir. Mahalleden davul sesleri duyulurken, davulcu en güzel manileri söylerken, mahallenin ışıkları tek tek yanmıştır bile.
Elbette ramazan hoş gelmiştir. Çocuklara, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, ona kucak açan bütün insanlara. Verebilmenin bir yetimin başını okşamanın infak etmenin sevincini yaşatacaktır ramazan.
O günlerde iftar vakti bir başka heyecanla beklenirdi. O sesi duymak için camlar açılır, çocuklar dışarıda onu duyabilmek için beklerlerdi. İşte iftar vakti yaklaşıyor. Bütün kulaklar o seste. Birazdan top patlayacak. Kaleden güm diye bir ses gelir, bütün şehri inletir. Ezan sesleri yankılanır. Top sesini duyan çocuklar çığlık sesleriyle evlerine doğru iftar sofralarına koşarlar.
İftar sevinci bu olsa gerek. Bu sevinç belki de bir çoğumuzun çocukluğuna ait. Rabbimizin verdiği bütün güzel nimetler soframızda. Hadi yiyin için israf etmeyin, yiyin sıhhat bulun.
Şimdilerde çocuklar iftarı nasıl karşılar? Davulcular ne söyler? Toplar kaleden patlar mı? Aşırı yenilen yemekler bize sıhhat olur mu? Bilinmez ama bildiğimiz, sizin de içinizden geçirdiğiniz ses "Nerede o eski ramazanlar" olacak.
إرسال تعليق